After Life 1.Sezon Değerlendirmesi
After Life, Mart 2019’da Ricky Gervais‘in yazdığı, yönettiği ve oynadığı bir mini dizi olarak Netflix’te yayınlandı. Dizi, bu yazının yayınlandığı tarihte (24 Nisan 2020) yine Netflix üzerinde ikinci sezonuyla izleyicisi ile buluşacak. Bu yazıda ilk sezonun işlediklerini örnekler vererek anlatmaya çalışacağım. Bu nedenle yazının ilk sezona dair spoiler içerdiğini belirtmeliyim.
After Life Dizisinin Konusu ve Karakterleri
Ricky Gervais’in daha önceki projelerinden farklı olmayan bir ana karakter karşımıza çıkıyor. Tony(Ricky Gervais), eşi Lisa(Kerry Godliman) kanser nedeniyle öldükten sonra hayata onu bağlayan son şeyi de kaybettiği için yaşama nedeni kalmamış bir baş belasına dönüşüyor. Defalarca intiharı düşünen, canının istediğini yapan ve her şeyi söyleyen birini izliyoruz. Vurdumduymazlığı ve insanları umursamayan tavırlarıyla çalıştığı gazetedeki iş arkadaşlarına hakaretler eden biri olmasına rağmen dizi boyunca sürekli onun aslında “iyi” biri olduğunu duyuyoruz.
Tony, dizi boyunca karısından kalan video kaydını izlerken umutsuz bir kişi olarak ekrana yansıyor. İntihar etme düşüncesini bir kaç kere deneme fırsatı elde etse de eşine aldığı ve beraber büyüttükleri köpek onu yaşama tutunmaya zorluyor. Ölümü o kadar önemsemez ve ister hale geliyor ki onu gasp etmeye çalışan kişilere fiziksel olarak saldırmak bile gözüne tehlikeli olarak gözükmüyor. Hiç denemediği uyuşturucuyu deniyor. Hiç konuşmayacağı bir seks isçisiyle bağ kuruyor.
After Life tam bir kara mizah örneği olarak oluşturulmuş. Yazının başında da belirttiğim gibi Ricky Gervais’in daha önceki projelerinden çokta uzaklaşmıyor. The Office dizisinde ve Hayalet Şehir(Ghost Town) filminde canlandırdığı karakterler gibi sinir bozucu bir tiplemeyi canlandırıyor. Bu karakterlerin ortak özelliği insanların duygularını düşünmeden, naziklikten uzak şekilde edilen hitaplar ve sergilenen hareketler olarak gözleniyor.
Gervais’in yine mizah içeren ama yukarıda bahsettiğimiz filmlerden farklı konuya sahip önemli bir filmi daha var; Yalanın İcadı(The Invention of Lying). Bu filmde canlandırdığı Mark Bellison karakteri, yalanın olmadığı bir dünyada yalan söyleyerek neler yapılabileceğini sergilerken, After Life’ın Tony’si belki de biraz yalan söyleyerek çevresindekileri mutlu edebilecekken her şeyi düşündüğü gibi söyleyen bir kişiliği yansıtıyor. İş arkadaşları ve çevresindeki insanlar Tony’nin aşağılamalarına maruz kalsa da sürekli onu destekliyor ve ona iyi biri olduğunu anlatmaya çalışıyorlar.
Sinema ve dizilerin genel formülü olan kahramanın sonsuz yolculuğundan daha önce Dünyanın Ötesindeki Orman üzerine olan yazımda da bahsetmiştim. Aynı şartlar After Life için de geçerli. Kahramanımız Tony, iyi bir adam olması için defalarca maceraya davet ediliyor. Zamanla karısının mezarını ziyaretleri sırasında mentoru yani akıl hocası ile tanışıp bu yola doğru itiliyor. Sonraları ise bu yönlendirmeler ile hayatına ufak da olsa bir umut ışığı doğduğunu izliyoruz. Bakalım yine Netflix üzerinde yayınlanacak olan ikinci sezonda dizi, kahramanımızın karşısına neler çıkaracak? Yeni bir düşman mı göreceğiz yoksa hala en büyük düşman kendi duyguları mı olacak?
Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle. Hoşçakalın, evde kalın!